Ağız, diş ve çene bölgelerindeki yumuşak ve sert dokulardaki hastalıkları, yaralanmaları, gelişimsel rahatsızlıkları tanımlayan, bunlar sonucunda oluşmuş fonksiyon ve estetik bozuklukların medikal ve cerrahi tedavisini gerçekleştiren çalışma alanıdır.
Cerrahi Uygulamalar
– Diş çekimi
– Gömülü dişlerin çıkarılması
– Ağızdaki yumuşak dokulardaki yüzeysel lezyonların tedavisi
– Preprotetik (Protez öncesi) cerrahi uygulamalar sonucu ağzın proteze hazırlanması
– Odontojenik enfeksiyonların (Diş kökenli iltihapların) tedavisi
– Çene ve çevre dokularındaki kistlerin tedavisi
– Çene tümörlerinin saptanması ve tedavi edilmesi
– Çene kırıklarının tedavisi
Gömülü Dişlerin Çıkarılması
Sürmesi gerekirken sürememiş diş eti ya da kemik atında kalmış dişlere gömük diş denir. 20 yaş dişleri, köpek dişleri ve küçük azı dişleri de gömülü kalabilirler. Ortodontik olarak (tellerle) yerlerine getirilemeyecek durumda oldukları saptandığında aynı şekilde operasyonla çene cerrahları tarafından çekilmeleri gerekir. 20 yaş dişleri ağızda en sonda yer alan dişlerdir. Ulaşılması ve görülmesi zor olan bir bölgede olduklarından dolayı fırçalanması ve bakımı diğer dişlere göre daha zor olabilmektedir. Yetersiz fırçalamaya bağlı olarak 20 yaş dişleri kolayca çürüyerek ağrılara ve ağız kokusuna yol açmaktadırlar.
20 yaş dişleri bazı durumlarda çenelerdeki yer darlığı sebebiyle çıkamazlar. Tam olarak gömülü (hem diş eti hem çene kemiği altında kalan ağızda hiç görülmeyecek şekilde) kalabildikleri gibi dişetinin altında yarı gömülü kalarak ağız ortamıyla ilişkili hale gelebilirler. Bu durumda dişetinden çıktıkları bölgede gıdaların sıkışmasına ve birikmesine yol açarak enfeksiyona neden olurlar. 20 yaş dişinin çevresindeki diş etinde şişlik ve kızarıklık, boyuna ve kulağa yayılan şiddetli ağrı, lenf bezlerinin şişmesi, ağız açma ve yutkunma sırasında ağrıya neden olan bu tabloya perikoronitis adı verilmektedir.
Tam gömülü 20 yaş dişleri ise önündeki dişleri sıkıştırabilir, dişlerde çapraşıklık (eğrilik) yaratabilirler. Ayrıca komşu dişe baskı yaparak bu dişin çürümesine neden olabilirler. Uzun yıllar fark edilmeyen gömülü 20 yaş dişleri çene içerisinde büyük boyutlara ulaşan kistlere neden olarak ciddi sorunlara yol açabilirler.
Herhangi bir soruna yol açmasa bile diğer dişlerin düzgün sıralanmaları için 20 yaş dişlerinin ortodontik tedavi amacıyla çekilmeleri gerekebilir. Bu gibi sebeplerden dolayı 20 yaş dişlerinin lokal anestezi ile yalnızca bulunduğu bölge uyuşturularak çekimi gerekmektedir.
Gömülü diş operasyonları, lokal anesteziyle yapılan cerrahi girişimlerdir. Gömülü 20 yaş dişi operasyonlarının güçlüğü, dişin seviyesi ve pozisyonu ile ilgilidir.
Gömülü 20 yaş dişleri, değişik seviyelerde ve pozisyonlarda gömülü kalabilir. Seviyelerine göre sınıflandırıldıklarında; Kemik Retansiyonlu (Tam Gömülü) ve Yarım Retansiyonlu (Yarım Gömülü) olarak adlandırılırlar. Pozisyonlarına göre ise; Vertikal (dik), Horizontal (yatık) ya da öne veya arkaya eğimli olabilir.
Çekim sonrasındaki ilk gün tükürme, diş fırçalama, şiddetli çalkalama, pipet kullanma veya gargara yapılmamalıdır. İlk iki gün ılık, taneciksiz ve yumuşak besinler tüketilmelidir. Her besin tüketimi ve diş fırçalamanın ardından doktor tarafından önerilen antiseptik gargaralar kullanılmalıdır. Ağrı kesici ilaçlar ve eğer önerildiyse antibiyotik düzenli kullanılmalıdır. İyileşme sürecini bozacağından dolayı için ilk 48 saat sigara içilmemelidir.
Hızlı ve yeterli yapılan cerrahiyi takiben fazla ağrı oluşmaz ve oluşan ağrı hafif ağrı kesicilerle kolaylıkla kontrol altına alınır.
Yanaktaki ödem (şişlik) dişin durumuna göre ve kişiden kişiye çok değişkenlik gösterir. Şişlik oluşmaması için yanak bölgesine ilk 24 saat soğuk tampon (buz kompres) yapılmalıdır. Hafif şişlik olması normaldir ve iyileşme için gereklidir.
Ağız içinde herhangi bir yerde odontojenik (diş kaynaklı) kistler oluşur. Ağrı veya şişliğe sebep olarak hasta tarafından farkedilir veya hiç farkedilmeden oldukça büyük boyutlara ulaşabilir. Çene kistinin bulunduğu bölgeye ve büyüklüğüne göre tedavi yöntemleri farklılıklar gösterse de ağız ve diş cerrahları tarafından alınmaları gerekir.
Odontojenik kistler genellikle iyi huylu yavaş büyüyen oluşumlardır ancak zamanında müdahale edilmediği takdirde çok büyük boyutlara ulaşıp sinüs, burun boşluğu, sinir gibi normal anatomik boşluklara zarar verebilir veya malignite bulguları gösterebilir (kötü huylu tümörlere dönüşüm görülebilir).
Yapılan muayenede kistle ilişkili olduğu saptanan dişlere öncelikle kanal tedavisi yapılır. Kistin olduğu bölgede diş eti anestezik jellerle uyuşturulduktan sonra yine son derece ağrısız bir şekilde dijital anesteziyle uyuşturulur. Kiste ulaşımın en kolay olduğu yerden diş eti kaldırılır ve mümkün olan en az miktarda kemik kaldırılarak kiste ulaşılır. Tüm sınırlarından temizlenerek dikişlerle kapatılır ve kalan sağlıklı kemik iyileşmeye bırakılır. Kist daha önce iltihaplanmamışsa kemik toz konularak daha hızlı iyileşmesi sağlanır. Alınan parçanın ise patoloji laboratuvarında incelenmesi gerekir.
Çok büyük boyutlu olduğu saptanan çene kistlerinin genel anestezi altında alınması gerekir. Muayene esnasında doktorunuz işlemin nasıl yapılacağına karar verir.
Kist operasyonunun diş çekimi, implant gibi işlemlerden herhangi bir farkı yoktur. Etkili ve yeterli bir anesteziyle ağrısız bir şekilde yapılır. Sonrasında aynı diğer cerrahi işlemlerde olduğu gibi doktorunuz tarafından önerilen antibiyotik, ağrı kesici ilaçlar ve antiseptik gargaralar kullanılır. Sık yapılan kontrollerle rahat bir iyileşme süreci geçirilir.
LAZER, bir elektromanyetik ışık yükselticisi tarafından üretilen yoğunlaştırılmış enerjiye sahip doğrusal hareket eden bir ışınımdır. Diş hekimliğinde bu enerji dokular içerisindeki su moleküllerini buharlaştırarak dokuyu parçalamakta kullanılır.
Lazer ile cerrahi müdahaleler kanamasız yapılabilir. Küçük müdahalelerde anestezi gerekmez. Hem operasyon sırasında hem de iyileşme döneminde zamandan tasarruf sağlar.
Klasik yöntemlerle kıyaslandığında beyazlatma işlemlerinde de lazer, hem seans süresini kısaltmakta hem de beyazlatmanın kalıcılığını arttırır.
İmplant uygulamalarının bazı aşamalarında, diş etini açmak için de lazerden faydalanılır. Böylece hiç kesi yapmadan ve dikiş kullanmadan kanamasız müdahale mümkün olur. Buna halk arasında lazerle implant uygulamaları denilmektedir.
Diş etlerinde pigment artmasına bağlı olarak oluşan hiperpigmentasyonlar (koyu renklenmeler) klasik yöntemlerde anestezi altında bisturi ile peeling yapılarak 3-4 seansta tedavi edilebilir. Lazer ile yapılan pigmentasyon tedavilerinde anesteziye ya gerek kalmaz ya da çok az kullanılır. Tedavi sonrası ağrı hissedilmez.
Lazer ile çok daha az anestezi kullanarak diş etinin kesilmesinin veya şekillendirilmesinin ardından kanama olmaz. Doku iyileşmesi daha hızlıdır. Gerekiyorsa diğer işlemlere beklemeye gerek kalmadan geçilebilir. Bu özellikleriyle gülüş estetiğinin sağlanmasında klasik yöntemlerden daha avantajlıdır.
Sanılanın aksine, kompozit-beyaz dolgularda kullanılan ışık kaynağı lazer değildir. Burada belli dalga boyuna ayarlanmış halojen veya LED ışık cihazları kullanılır.
Lazerin alerji yaptığına dair herhangi bir bilimsel bulguya rastlanmamıştır.
Diş eti tedavisi ve diş taşı temizliğinde lazer kullanımı, oluşan derin diş eti ceplerinin dezenfeksiyonu ve iyileştirilmesinde avantaj sağlar.
Özellikle kronik apseli ve inatçı enfeksiyonlu diş etlerinin tedavisinde, kök dezenfeksiyonunu sağlamak için lazer kullanılır. Böylece uzun süre antibiyotik kullanımına gerek kalmaz.
Tıpkı erişkin hastalarda olduğu gibi, kontrollü uygulandığı sürece lazer kullanımının çocuklara zararı yoktur. Dikkat edilmesi gereken nokta, alttan gelen sürekli dişe zarar verilmemesidir.
Lazer ile aft ve uçukların üstüne ışın verilmesinin ardından, normal seyrinde 7 gün süren iyileşme süreci kısalır ve aynı bölgede tekrar çıkmaz.
Lazer ışını kanamayı azaltması ve dokuya az hasar vermesi dolayısıyla cerrahi operasyonların çeşitli aşamalarında kullanılır. Lazer desteği alınan cerrahi işlemler sonrası şişlik, morarma, ağrı gibi komplikasyonlar görülmez.
Kemik gibi sert dokuların ve geniş yüzeylerin cerrahisinde lazerin diğer yöntemler ile birlikte kullanılması gerekir.
Ancak yumuşak doku lezyonlarının çıkarılması, dil, yanak ve dudak bağlarının, diş etinin kanamasız ve dikişsiz biçimde kesilmesi, biyopsi alınması gibi cerrahi işlemlerde tercih edilebilir.
” Site içeriğinde bulunan bilgiler destek sağlamak içindir. Hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi, tanı ve teşhis koyması yerine geçmez.”
|
||
|